1973 Şili Darbesi ve Venceremos Şarkısının Az Bilinen Öyküsü
"Şili'de 1973'te gerçekleşen askeri darbe sırasında Venceremos şarkısının mimarı müzisyen Victor Jara ve binlerce muhalif askeri cunta tarafından milli takım maçlarının da yapıldığı bir statta öldürüldü. O statta Sovyetler milli maça çıkmayıp hükmen mağlup olurken işkence ve cinayetler yıllar sonra ortaya çıktı."
Futbol tarihinin unutulmaz günlerinden
biri olsa gerek 21 Kasım 1973. Kocaman bir stat, tek bir takım. Tribünde yerini
almış tek tük insanlar. Sembolik
bir başlama vuruşunu müteakip
havalandırılan ağlar...
O kara günün kafamdaki özeti
net: İnsanlığa atılan
gol.
Aslında her şey
1974 Dünya Kupası
elemeleri kurasında başlamıştı.
Avrupa'dan sekiz, Güney Amerika'dan da üç
takım doğrudan turnuvaya gidecekti. Ayrıca
her iki kıtanın
birer temsilcisi play-off'ta buluşacak ve iki maç
sonunda bir takım daha Federal
Almanya'nın yolunu tutacaktı. Avrupa'da
elemeler dokuz, Güney Amerika'da üç
gruba sahne oluyordu. Bugünkünden
farklı olarak alınacak
puan değil, çekiliş
sırası play-off yolunda rol
oynuyordu. Yaşlı Kıta'da
ilk sekiz, Amerigo Vespucci'nin adını
verdiği anakarada ise ilk iki grubun lideri işi
garantilemişti.
İşte Avrupa'nın
dokuzuncu, Güney Amerika'nın
da üçüncü grubu adeta kısa
çöpü çekmiş,
onların yolu play-off'ta kesişmişti.
Fransa ve İrlanda'nın
arasından sıyrılan
Sovyetler Birliği adını
rahatça play-off'a yazdırmıştı.
Öbür taraf deseniz, tam
bir cadı kazanıydı.
Venezüela çekilmiş, Şili ile
Peru yalnız kalmıştı.
Lima'daki ilk randevuyu 2-0 kazanan ev sahibi avantajını
koruyamamış, Santiago'daki rövanş
da aynı sonuçla tarafsız
sahada bir maç daha oynanmak zorunda
kalmıştı. Uruguay'daki karşılaşmayı
2-1 kazanan Şili play-off'taydı.
11 Eylül 1973'te Şili'den
gelen bir haber tüm dünyada
manşetlerdeydi. Allende devrilmiş,
Amerika'nın desteklediği
Pinochet iktidara gelmişti. Aslında
Latin Amerika’da seçimle
iktidara gelen ilk Marksist Allende'yi ne Şili’deki
sağcılar ne de Amerika
kabul edebilmişti.
Şili telekomünikasyon
sisteminin devletleştirilmesinden korkan Amerikan Şirketi
ITT, darbenin masraflarını üstlenince düğmeye basılmıştı.
Allende'nin 23 Ağustos'ta Genelkurmay Başkanlığı'na
getirdiği Pinochet, böylece
üç hafta geçmeden
devlet başkanlığına
terfi etmişti.
Bulutsuzluk Özlemi'nin muhteşem
şarkısı Şili'ye
Özgürlük'te
her ne kadar perşembe dense de günlerden
salıydı. Sabah saatlerinde
ordu harekete geçmiş,
veda konuşmasında teslim olmayacağını
söyleyen Allende intihar etmişti.
Play-off maçına çıkacak
Şili Milli Takımı,
yine 11 Eylül günü
kampa girecekti. Kadroda hem sağcılar hem de solcular vardı. O takımın
en politik simalarından Leonardo Veliz, yürekten
bağlı olduğu
liderinin veda konuşmasını
dinledikten sonra üzüntüden
mutfağında çakılıp
kalmıştı.
Tesislere gidenlerden kaptan Francisco
Chamaco Valdes ve bazı futbolcular kontrol noktalarını tek tek geçerek evlerine
dönebilmişti. Yüzlerine doğrultulan
tüfeklere karşı
tek silahları milli takımda
oynadıklarını haykırmaktı.
Ertesi gün stadyumlar, spor salonları
rejim muhalifleriyle dolup taşıyor; işkenceler
başlıyordu. Tam da o günlerde
Pinochet, Sovyetler Birliği'yle ilişkileri askıya
alıyordu. Yoldaşlar artık
düşman olmuştu. İşte
bu ahvalde Şili maça gidiyordu. 26
Eylül'de buz gibi bir havada oynanan maç golsüz bitmişti.
Şili basını
beraberliği zafer olarak ilan etmişti. Gözler,
işkence merkezi olarak kullanılan
Nacional Stadyumu'nda yapılacak rövanşa
çevrilirken, sahanın
yıldızı
savunma oyuncusu Elias Figueroa'ydı. Güney
Amerika'nın Beckenbauer'i Elias Figueroa, askeri cuntaya her zaman destek
verenlerden biriydi. Yıllar sonra ismi FIFA Başkanlığı
için de geçen
futbol insanı, sonra yarıştan
çekilmiş, Sepp Blatter koltuğunu
korumuştu.
Rövanş öncesi
Sovyetler Birliği, FIFA'nın
kapısını çalıyordu.
Başka bir ülkede
oynamak istiyorlar, açık hava
hapishanelerinden Nacional’e ayak basmayı
kabul edemiyorlardı. Şili
ise dünyaya Santiago'da "barış
var" mesajını
vermek istiyordu.
Şili Futbol Federasyonu Vina del Mar şehrini
alternatif olarak göstermeye hazırlanıyordu.
Dünya futbolunun patronu, asbaşkanını Şili'ye
gönderiyor, yerinde teftiş ettiriyordu. Stat
taze boyanmışsa da bir kere kan
kokusu sinmişti!
Ve FIFA kararını
veriyor, maçın Santiago'da oynanacağını
açıklıyordu. Talepleri
reddedilen Sovyetlere tek seçenek kalıyordu:
Sahaya çıkmamak. 21
Kasım 1973'te Şili milli takımı
Nacional Stadyumu'ndaydı. Tevatüre
göre o gün stadın
dehlizlerinde hâlâ mahkumlar işkence görüyordu.
Boş tribünler önünde
milli marş çalmış,
futbolcular başlama vuruşunu müteakip
paslaşa paslaşa sembolik bir gole
imza atmıştı. Boş
kaleye vuran kaptan Valdes'di. Tabelada 1-0 yazsa da Güney
Amerikalılar hükmen kazanmış,
skor 2-0 olarak tescil edilmişti.
Takımın her şeyi
Carlos Caszely de o gün çimlerdeydi.
Ülkenin yıldızı
akrabalarının
dostlarının öldüğü
yerdeydi. Solcu olan forvet, Allende'ye gönül vermişti.
Halkın sevgilisi, Pinochet'ye karşı
direnebilenlerdendi. Caszely ile Allende'nin şu unutulmaz karesi bugünlere
kalmıştı.
O kadar göz önündeydi ki bardağın
taşmaması için
ona dokunulmuyordu. Pinochet dönemini bitiren
referandum öncesinde annesiyle
kameraların önüne
geçen Caszely, hayır
kampanyasına destek vermiş;
1988'de sandıktan çıkan
yüzde 56, özgürlük sürecini başlatmıştı. Şili'nin
Dünya Kupası
macerası kısa sürmüştü.
Turnuvanın favorilerinden ev sahibi Federal Almanya'nın
da olduğu gruba düşen
Güney Amerikalılar,
açılışı
Panzerlerle yapıyordu. Tesadüf
bu ya karşılaşmanın
tek golü, o efsanevi takımın en solcu futbolcusu Paul
Breitner'den gelmişti.
Aslında o gün, futbol tarihinde bambaşka
bir başlık altında
inceleniyor. Milyarları peşinden
sürükleyen oyunun olmazsa
olmazları sarı ve kırmızı kart çok geç icat edilmişti.
Yine Şili'deki 1962 Dünya
Kupası'nda oynanan ve bir meydan savaşını
andıran maç kartları
doğurmuştu.
1970 Dünya Kupası'nda
kartlar gösterilmeye başlasa
da kimse atılmamıştı.
İşte 14 Haziran 1974'teki Federal Almanya-Şili
maçı bir ilke sahne olmuştu. Berti Vogts'a sert
bir faul yapan Caszely ilk kırmızı
görendi, Doğan Babacan ise gösteren!
Hakemimiz böylece tarihe geçmişti.
Şili'nin ikinci sınavı,
bu sefer Duvar'ın doğusuyla,
yani komünist Almanya'ylaydı!
Avustralya'yı yenerek turnuvaya iyi
bir başlangıç yapan Demokratik
Almanya, Martin Hoffmann'la öne geçmiş,
Sergio Ahumada puanları paylaştırmıştı.
Çimlerdeki biraz da soğuk savaştı. Son
olarak 22 Haziran'da Avustralya ile buluşan Şili,
ağları bulamayınca
gruptan çıkma şansını
yitirmişti. Sahayı
atlayıp askeri cuntayı
protesto eden gençler o maçın
unutulmazıydı.
Getty'deki şu kareyle tarihte yerlerini almıştı.
Yeri gelmişken, Şili'nin
ozanı Victor Jara'dan da bahsetmemek olmaz. Jara da
toplananlar arasındaydı.
Tabii ki biricik aşkı, hayatını
verdiği gitarıyla.
Moraller çökmüşken,
onun dudaklarından dökülmeye başlayan marş bir anda tüm
salonu kaplıyordu. O
cehennemden kurtulmayı başaranların
anlattığına göre askerler müzisyenin
ellerini kırdıktan
sonra gitar çalmasını
istemiş, o da Allende'nin seçim
şarkısı Venceremos'u
(Kazanacağız) söyleyerek yanıt vermişti.
Senelerdir beklenen itiraf 2009'da gelmişti.
Jara'yı kevgire çevirenlerden
biri olan José Adolfo Paredes Márquez,
o gece olanları anlatmıştı.
Bir subay silahındaki tek kurşun
patlayıncaya kadar Rus Ruleti oynamış,
ardından müzisyen taranmıştı.
Vücudunda 44 kurşun deliği
vardı. 3 Aralık
2009'da Santiago'da ölümünden
36 sene sonra düzenlenen cenaze törenine
yine Pinochet mağdurlarından biri olan Devlet
Başkanı Michelle Bachelet'in
konuşması pek manidardı.
O, şüphesiz bir ulusun kahramanıydı. Kimileri
Jara'nın katledildiği ve sonradan adının
verildiği yer olarak Sovyetler Birliği'nin
sahaya çıkmayı reddettiği
Nacional Stadyumu'nu dese de müzisyen son nefesini
bir spor salonunda vermişti. Konserler de düzenlenen
salon, 2004'ten bu yana ölümsüz
ozanın ismini taşıyor.
Siz siz olun, her Venceremos dinlediğinizde,
o adamı düşünün.
Gitarıyla devrimin ezgilerini besteleyen, ölümünden
yıllar sonra bugün
de milyonlara umut kaynağı olan, hiçbir
şekilde durmayan o insanı;
yaşamı, dayanışmayı,
özgürlüğü,
aşkı…
0 Yorumlar